Eyleme Dökme -ve Eyleme Vurma- Nedir?


Eyleme dökme [acting out], bilinçdışı aktarım fantezilerinin ya da bu fantezilere karşı geliştirilen savunmaların dış gerçeklikte, özellikle analitik ikilinin [analytic frame] kişilerarası bağlamında dramatize edilmesi ya da simgesel olarak gerçekleştirilmesi eğilimidir. Eyleme dökme, aktarımın kendisi gibi, genellikle bir direnç işlevi görür; çünkü eyleme dökülen bilinçdışı arzular ve korkular, kendilik üzerine düşünmeyi, serbest çağrışımı ya da iletişimi engeller ya da analitik çerçeveye [analytic frame] müdahale eder. Eyleme dökmedeki “eylem [action]” her zaman doğrudan motor davranışı ifade etmeyebilir; ancak bu terim en sık olarak, analitik çerçeveyi ihlal eden belirgin ve gözlemlenebilir davranışları tanımlamak için kullanılır (seanslara gelmeme, unutma ya da geç kalma gibi) ya da hastanın günlük yaşamında, aktarım duygularının yer değiştirmiş bir ifadesi ya da onlara karşı bir savunma olarak ortaya çıkan davranışlara işaret eder (bir ilişkiyi başlatmak, sonlandırmak ya da niteliğini değiştirmek gibi). Eyleme dökme terimi, analistin bilinçdışı karşıaktarım ifadesini tanımlamak için de kullanılır. Eyleme dökme, analist ve hasta tarafından birlikte yaratılan bir etkileşim, yani ortak bir eyleme dökme olarak tanımlanan sahneleme [enactment] kavramından ayırt edilir.

Eyleme dökme terimi psikanalistler tarafından oldukça değişken biçimlerde kullanılmış ve halk diline yanlış bir şekilde, dürtüsel ya da kötü davranışı ifade eden bir anlamda girmiştir. Bu değişkenlik, eyleme dökmenin direnç işlevi ile olası iletişim işlevini ya da aktarımın içsel olarak gerçekliğe dönme eğilimini (Boesky, 1982) birbirinden kavramsal olarak ayırt etmenin güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle, günümüzde eyleme dökme terimi daha seyrek kullanılmaktadır. Ayrıca çağdaş psikanalistler, hangi kuramsal okula ait olurlarsa olsunlar, hastanın psikanalitik bağlamdaki iletilerini [communication] karmaşık olduğunu ve hem davranışsal hem de intrapsişik düzeyde eşzamanlı olarak işlediğini kabul etmektedirler.

Eyleme dökme ile ilgili bazı belirsizlikler, Freud’un (1914c) “Hatırlama, Yineleme ve Derinlemesine Çalışma Üzerine [Remembering, Repeating and Working-Th rough]” başlıklı metninde bu terimi ilk kez tanımlamasına kadar uzanır. Freud, analizdeki hastaların geçmişi hatırlamak yerine onu yinelemek -yani sembolik olarak canlandırmak ya da eyleme dökmek- yönünde güdülendiklerini savunmuştur. Hem aktarımı hem de eyleme dökmeyi, arzunun eylem yoluyla boşaltımı (deşarjı) şeklinde kavramsallaştırmış, bu yolla düşünce ve hislerin hatırlamaya yönelmesi yerine eyleme yönlendirilerek boşaltımın geciktirilmesinden kaçınıldığını belirtmiştir. Freud’un “eylemler” listesi, bir seansta hastanın tutumları, hisleri ya da konuşma tarzından, gündelik yaşamda gerçekleştirilen dürtüsel ve potansiyel olarak uyumsuz kararlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Freud’u izleyen dönemde, kavramın çeşitli yönleri belirsiz yorumlara açık hale gelmiştir (Boesky, 1982). Örneğin bazı analistler, analiz çerçevesi dışında gerçekleşen somutlaştırmaları belirtmek için eyleme dökme [acting out] terimini, seans içinde gerçekleşenler içinse eyleme vurma [acting in] terimini kullanmışlardır. Bu yaklaşım, eyleme vurma [seans içinde eyleme dökme] teriminin özgün anlamını da değiştirmiştir; çünkü bu terim başlangıçta, bir hastanın divandaki duruşunda ifade bulan bilinçdışı çatışmaları tanımlamak için kullanılmıştı (Zeligs, 1957). Eyleme dökme [seans dışında] ile hastanın genel olarak eyleme eğilimi arasındaki ayrım da zamanla bulanıklaşmıştır; bu da bazı analistlerin, eyleme dökmeyi gerginliğe katlanamama ve eylemi durdurabilme kapasitesizliğinin bir dışavurumu olarak kavramsallaştırmalarına yol açmıştır (Greenacre, 1950b; Kanzer, 1957). Böylece eyleme dökme, suça eğilim ve sapkınlıkla ilişkilendirilmiştir (Reports of discussions of acting out, 1968). Son olarak, bazı analistler analizdeki yinelemeleri [repetition] dirençler olarak değil, potansiyel olarak bilinçli anılarla temsil edilemeyen erken ya da travmatik olaylara ait örtük ya da bedenselleşmiş [embodied] anılar olarak değerlendirmektedirler (Kogan, 1992).

Kaynak:

American Psychoanalytic Association. (2012). Acting out. İçinde Psychoanalytic terms and consepts (4. baskı, s. 4).

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir