Bu yazıda, ruhsal dünyamızı anlamak için çok önemli kavramlardan biri olan fanteziyi/düşlemi (phantasy) ele almaya çalışacağım. Bu blogdaki diğer diğer pek çok yazı gibi bu da tamamlanmış değil “yazılmakta olan” bir yazı olarak değerlendirilmelidir.
Literatürde fantasy (fantezi) ile phantasy‘nin (düşlem) iki ayrı -ama ilintili- kavram olarak ele alındığını belirtmek isterim.
Önce sözlüklere bir göz atalım:
Selçuk Budak’ın Psikoloji Sözlüğü’nde fantazi (fantasy) şöyle ele alınıyor:
En genel anlamıyla gerçekte var olmayan ya da o an için var olmayan şeylerin hayali; bu şekilde hayal edilen şey. Normal koşullarda oldukça yaratıcı olan ve yaratıcı yeteneği kamçılayan fantazi, bilinçsiz çatışmaların dışavurumu, bilinçsiz arzuların doyurulması, gelecekte beklenen olaylara hazırlık vb. gibi işlevlere sahiptir ve ruhsal dengenin, ruh sağlığının bir göstergesidir. Ancak özellikle gerçeklik testi (gerçekliği sınama) yetisi zayıflamış olanlarda, yaşamı ağırlıklı olarak sadece belli (kısır) fantazilerin çevresinde dönenlerde, fantaziyi kuruntu düzeyine çıkaranlarda vb. patolojik kabul edilir.
Temel Psikanaliz Sözlüğü’ndeki fantezi (fantasy-phantasy) tanımı:
Kişinin kendisi ve başkalarıyla ilgili bilinçdışında örgütlenen intrapsişik bir “hikaye”. Fanteziler dış dünyaya dair algıları şekillendirip kişilerarası etkileşimlerin doğasını belirler. Freud’a göre bilinçdışı fanteziler aslen bilinçli olarak sözcük ve imge ayrıntılarıyla donatılır, sonradan bastırma yoluyla bilinçdışı hale gelir. Kleincılar ilk dönem fantezileri kavramını eklemişlerdir; dil ediniminden önce hazırlanan ve temel olarak bedensel düzeyde deneyimlenen bu fantezilerin Freud’un tanımladığı daha yüksek fantezilerle birlikte gelişimsel bir süremin parçası olduğunu düşünüyorlardı. Geleneksel olarak, fantezi terimi bu daha geniş Kleincı fantezi yaşamı tanımı anlamında kullanılmaktadır.
Yine Temel Psikanaliz Sözlüğü’nden bilinçdışı fantezi (unconscious fantasy) tanımını da paylaşayım müsaadenizle:
Ötekilerle ilişkili olarak kendilik hakkında bir anlatı; bilinçli olarak ayrıntılandırılıp sonra bastırılabilir veya bilinçli farkındalık dışında ayrıntılandırılabilir. Bilinçdışı fanteziler dürtüler veya istekler ile onlara karşı geliştirilen savunmalar arasındaki uzlaşıları temsil eder; kişinin ötekilerle ilişkili olarak kendine dair algısı da bu fantezilerin içinde yer alır. Fanteziler, gerçek dünyadaki davranış için şablon oluşturur. Bu fanteziler analiz yoluyla bilince getirildiğinde, uyum bozucu davranışı güdüleyici güçleri azalır.
Teresa Olmos De PAZ’dan bir alıntı:
Bilinçdışı düşlem, arzuların gerçekleşmesi amacının geçirdiği haz ilkesi tarafından yönetilen ruhsal oluşumdur. Freud onu şu şekilde adlandırmıştır: “bilinçdışı arzunun en doğru ifadesi”. Bilinçdışı düşlemler sayesinde, düşlemler krallığı arzunun krallığıdır.
Psikanaliz Buluşmaları 5 / Ruhsal Yapılanma Hakkında: Arzunun Temelleri
Thomas H. Ogden‘ın Zihin Matrisi: Nesne İlişkileri ve Psikanalitik Dayalog adlı kitabında şöyle bir dipnot var:
İngiliz analistler, özellikle Kleinyen olanlar, düşlemin (phantasy) ph yazımını kullanma eğilimindeydiler. Isaacs (1952), ph yazımının daha çok fikrin bilinçdışı boyutunu çağrıştırdığını, oysa f ile (fantasy) düşlemin bu zihinsel faaliyetler grubunun daha bilinçli, hayal kurma düzeyini ifade etmek için kullanılması gerektiğini duyumsamıştı. Kleinyen olmayan Amerikalı analistler bu ayrımı hiçbir zaman kullanmamışlardır. Strachey, Stanrdard Edition’da düşlemin ph yazımını özel olarak kullansa da, Amerikalı analistler yalnızca f yazımını kullanmışlardır.
Bir cevap yazın