Derinlemesine Çalışma Nedir?


Derinlemesine çalışma [working through], analitik tedavi sürecinde zorunlu olan bir işlemdir ve bir yorumun yapılmasını, ardından bu yorumun, ilgili meselelerin kendini gösterdiği özgül durumlara tekrar tekrar uygulanmasını kapsayan döngüsel bir süreci ifade eder. Bu tür tekrarlar, analitik çalışmanın tüm alanlarında meydana gelir; belki de en önemlisi, aktarımı [transference] içeren “burada ve şimdi [here and now]” bağlamında görülür. Ancak bununla sınırlı kalmaz; hastanın tedavi dışındaki psikolojik yaşantısı ve gelişimsel geçmişi içinde de ortaya çıkar. Derinlemesine çalışmanın (working through) gerekliliği, çoğunlukla entelektüel içgörü ile gerçek değişimin kanıtı arasındaki boşluğun açık biçimde görülmesiyle ortaya çıkar. Başka bir deyişle, bir hasta çatışmalarını ya da sorunlu yönlerini mantıklı bir şekilde tanımlayabiliyor olabilir; ancak bu çatışma ve sorunların ne zaman ve nerede içsel olarak (intrapsychically), davranışsal düzeyde ya da kişilerarası ilişkilerde kendini gösterdiğini pek az anlayabilir. Derinlemesine çalışma sürecinden nihai olarak beklenen, entelektüel içgörünün duygulanımsal bir kanaat [affective conviction] düzeyine ulaşmasıdır. Bu sürecin gerekliliği, değişime yönelik bilinçli motivasyona rağmen, hastanın psikolojik yaşantısında mevcut durumu [status quo] sürdürmeye hizmet eden bilinçli ve bilinçdışı tüm etken ve güçleri kapsayan direnç [resistance] kavramıyla yakından ilişkilidir.

Derinlemesine çalışma, psikanaliz tarihinde önemli bir yere sahiptir; çünkü bu kavramın evrimi, psikanalitik tedavinin terapötik kazanımı nasıl sağladığını açıklayan terapötik eylem [therapeutic action] kavramının gelişimiyle paralellik gösterir. Tüm psikanalitik kuramsal yaklaşımlar -bu terimi kullanıp kullanmamalarından bağımsız olarak- derinlemesine çalışma sürecinin gerekliliğini kabul ederler. Ancak bu süreci, tedavi sürecinde ilerlemeyi neyin engellediğine ve neyin kolaylaştırdığına dair görüşlerine bağlı olarak farklı biçimlerde kavramsallaştırırlar. Farklı kuramlar bu süreçte şu unsurlara değişen ölçülerde vurgu yapar: bilişsel süreçler, duygulanım, içselleştirmeler, gelişimsel süreçlerin yeniden devreye girmesi, anlamlı yaşam anlatılarının kurulması, örtük ilişkisel süreçlerin dönüşümü, öznelerarasılık [intersubjectivity] ve güven duygusunun tesis edilmesi, gibi birçok başka etkenle birlikte.

Freud (1914c), bu kavramın incelenmesine zemin hazırlayan klasik makalesi “Anımsama, Yineleme ve Derinlemesine Çalışma [Remembering, Repeating and Working-Through]” ile birlikte “derinlemesine çalışma [working-through]” terimini ortaya atmıştır. Bununla birlikte, derinlemesine çalışma kavramı, Freud’un çalışmalarında en başından itibaren örtük olarak yer almıştır; zira Freud, hem hastadaki süreçleri hem de iyileşme için analistin üstlenmesi gereken işlevleri anlamaya çabalamıştır. Freud başlangıçta derinlemesine çalışmayı şu şekilde tanımlamıştır: hasta ve analistin ortak çabası, zaman alan ve zahmetli bir süreç, psikanalitik tedaviyi diğer tedavilerden ayıran temel özellik -çünkü diğer tedaviler telkine dayanıyordu- ve değişimin gerçekleşmesi için gerekli çalışma. Freud, yazılarında derinlemesine çalışmaya doğrudan çok az atıfta bulunmuştur; ancak “Sonlanabilir ve Sonlanamaz Analiz [Analysis Terminable and Interminable]” adlı çalışmasında (1937a), psikanalizin sınırlarını kabul etmiş ve hangi koşullarda derinlemesine çalışma sürecinin kesintiye uğradığını incelemiştir. Derinlemesine çalışma sürecini kesintiye uğratacak koşullar, yalnızca çatışma [conflict] ve uzlaşma [compromise] alanı içinde anlaşılamayacak olan, kalıtsal yatkınlıklardan türeyen dirençlerin etkisini içerir. Freud, ego’nun bazı savunma süreçlerinin özelliklerinde görülen dirençlerini; id’in, libido “yapışkanlığı”nda [adhesiveness of the libido] ve dürtülerin plastisiteden yoksun oluşunda ortaya çıkan dirençlerini; ve süperego’nun, haz ilkesinin ötesinde işleyen yıkıcı, kendini cezalandırıcı güçlerde kendini gösteren dirençlerini bu bağlamda ele almıştır.

Ego psikolojisi [ego psychology] geleneği içindeki analistler, derinlemesine çalışma sürecinin çeşitli bileşenlerine dikkat çekmiş ve sıklıkla bu sürecin en belirleyici yönünün keşfedildiğini öne sürmüşlerdir. Örneğin, Fenichel (1938a), derinlemesine çalışmanın özünde, hastanın savunmalarının [defence] yorucu bir şekilde analiz edilme süreci olduğunu savunmuştur. Greenacre (1956), travmatik olayların yeniden yapılandırılmasının, derinlemesine çalışma sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanması için kritik önemde olduğunu düşünmüştür. Greenson (1965a) için ise, bu sürecin belirleyici unsuru, güvenilir bir çalışma ittifakının [working alliance] kurulmasıdır. Dewald (1976), derinlemesine çalışma sürecinde analistin hoşgörülü ve analitik tutumunu kritik bir unsur olarak belirtmiştir. Sedler (1983), nevrotik engellerin üstesinden gelme hedefi doğrultusunda, derinlemesine çalışma sürecinde hastanın hatırlama iradesini [will to remember] kritik bir unsur olarak vurgulamıştır. C. Brenner (1987), o dönemde yaygın olan, derinlemesine çalışmayı evrelere ve bileşenlere ayırma eğilimine karşı çıkmıştır. Ona göre, derinlemesine çalışma, analitik sürecin tüm bileşen ve yönlerini kapsayan bir kuramsal yapıdır; bu süreç boyunca bu bileşenler, zorunlu olarak, farklı zamanlarda farklı şekillerde ve farklı ağırlıklarla kendilerini gösterir. Güncel yazında kabul edilen görüşe göre, derinlemesine çalışma bizzat analizin kendisidir; derinlemesine çalışma, hastanın mümkün olan en bütünlüklü kişisel büyümesini ve gelişimini sağlamak için, her analizde gerekli olan tüm bileşenleri içeren sistematik analitik çabanın tamamıdır.

Kendilik psikolojisi [self psychology] perspektifinden bakıldığında, derinlemesine çalışma, esas olarak iyi kurulmuş bir kendilik nesnesi aktarımında [selfobject transferenc] meydana gelen bozulmalar sırasında gerçekleşir. Hasta, bu tür bozulmalardan, yeniden travmatize olma ihtimali nedeniyle korkar. Ancak bu bozulmalar, hastanın değişim kapasitesini henüz kırılgan biçimde kazandığı bir noktada meydana geldiğinde, hem hasta hem de analist için hastanın kaygılarını ve savunmalarını sınırlarıyla birlikte görünür kılar. Derinlemesine çalışma süreci, yalnızca aktarım bağının analiz edilmesi ve onarılmasıyla değil, aynı zamanda tekrarlayıcı savunmaların koruyucu işlevine odaklanan yeniden yapılandırıcı yorumlarla [reconstructive interpretation] da desteklenir (A. Ornstein, 1990). Bazı kişilerarası psikanalistler, direnç kavramını reddederler ve derinlemesine çalışmayı, kişilerarası alan içinde ifade edilen karakterin birbiriyle iç içe geçmiş yönlerinin dönüştürülmesi ve dissosiyatif kendilik durumlarının [dissociated self state] yeniden bütünleştirilmesi olarak tanımlarlar (A. Cooper, 1989; P. Bromberg, 1998a). İlişkisel analistler [relational analyst], derinlemesine çalışma sürecini, analitik diadın [analytic dyad] yaşantısal burada-ve-şimdi ilişkisi bağlamında ele alır ve bu sürecin, içsel nesne ilişkileri yapılandırmalarında [intrapsychic object relational configurations] değişimlere yol açtığını vurgularlar. Kleinyen analistler, derinlemesine çalışmanın, patolojik yansıtma ve içeatım döngülerinin yorumlanmasını içerdiğini vurgularlar. Bu süreçte analist, hastanın yansıtmalarını taşıyan bir konteyner [container] işlevi görür ve bu yansıtılan içerikler, daha baş edilebilir bir biçimde hastaya geri sunulur. Yorumlayıcı çabalar, bütünleşmemiş paranoid ve depresif nesne ilişkisi yapılandırmalarını, depresif konuma [depressive position] ait daha bütünleşmiş içselleştirilmiş nesnelere doğru dönüştürmeyi hedefler.

Burland (1997), Amerikan Psikanaliz Derneği’ne sertifikasyon amacıyla sunulan yaklaşık dört yüz elli olguyu incelemesine dayanarak, hastalar ve analistler arasında önemli farklılıklar bulunmasına rağmen, derinlemesine çalışma sürecinde değişmez biçimde yer alan altı unsur olduğunu öne sürmüştür. Bu unsurlar şunlardır: kendini gözlemleme ve içgörü [self observation and insight], abreksiyon/duygusal boşalım [abreaction], yas [mourning], hayal kırıklığı [disillusionment], duyarsızlaşma [desensitization] ve psikolojik gelişimin yeniden başlaması [resumption of psychological development]. Bu unsurların evrenselliği, Burland’ı şu sonuca götürmüştür: Bu öğeler, yalnızca analiz içinde değil, aynı zamanda analiz dışında ve yaşam döngüsünün tamamı boyunca, psikolojik onarım sürecinin [process of psychological repair] temel bileşenleridir.

Okuduğunuz metin  “PSYCHOANALYTIC TERMS & CONCEPTS (2012), Edited by Elizabeth L. Auchincloss ve Eslee Samberg, American Psychoanalytic Association”ın Working Through maddesinin çevirisidir.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir