Topografik Bakış Açısı Nedir?


Ekonomik ve dinamik bakış açısı gibi, topografik bakış açısı [topographical point of view] da Freud’un metapsikolojisinin üç ana boyutundan biridir. Bu bakış açısı, zihinsel aygıtın [mental apparatus] farklı süreçler tarafından yönetilen farklı zihin alanlarından, farklı “bölgelerden [territories]” oluştuğu fikrini ortaya koymuştur.

Zihinsel bir topografya fikri, Freud’un düşüncesinde daha 1895 tarihli “Bilimsel Bir Psikoloji Taslağı”nda [Project for a Scientific Psychology], (1950c) mevcut olup, psişik aygıtın tarihi ve ardışık inşa aşamalarına ilişkin kavrayışının doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Freud’un ilk topografik yaklaşımında, üç zihinsel bölge ayırt edilmiştir: bilinç [conscious], doğrudan bilince erişimi olan düşüncelerin bulunduğu yer; bilinçöncesi [preconscious], bilince nispeten kolayca ulaşabilecek malzemelerin bulunduğu yer; ve bilinçdışı [unconscious], bastırılmış ve bu nedenle bilinç tarafından erişilemez olan her şeyin bulunduğu yer. Zihnin bu ilk mekânsal örgütlenmesi, yani birinci topografya olarak bilinen yapı, daha sonra patolojik narsisizmin [pathological narcissism] klinik açıdan ele alınmasında yetersiz kalmıştır; çünkü bireyin gelişimi sırasında edindiği değerlerin ve ilkelerin içselleştirilmesi [internalization] ile egonun konumlandırılmasını açıklayamamıştır.

Haz İlkesinin Ötesinde [Beyond the Pleasure Principle] (1920g) ve özellikle Ego ve İd [The Ego and the Id] (1923b) eserleriyle birlikte Freud, zihinsel kişiliğin ve aygıtın yeni bir topografyasını önerdi; bu yeni yapıda id [id], ego [ego] ve süperego [superego] kavramları temel alındı. Bilinçdışı artık psişede tek bir yer olarak ele alınamazdı; çünkü gerçekte birden fazla ve birbirinden farklı türde bilinçdışı alanlar vardı. Bu noktadan itibaren, bilinçdışı terimi yalnızca zihinsel süreçlere uygulanan bir niteleyici olarak kullanıldı ve süreçlerin topografik konumundan bağımsız hâle geldi. Böylece, egonun ve süperegonun bir bölümünün bilinçdışı olduğu söylenirken, id’in bileşenlerinin ise, özgün biçimleri bilinçdışı kalmakla birlikte, temsil [representation] hâline dönüştürülmedikçe bilinçli olamayacakları ifade edilmiştir.

Bununla birlikte, ikinci topografya birincisinin yerini almamıştır. Aksine, onunla diyalektik bir ilişki içinde varlığını sürdürmüş ve böylece genel modeli daha karmaşık hâle getirmiştir. Bazı Fransız psikanalistler, iki topografinin yalnızca metapsikolojik yapılar olmadığını, aynı zamanda psişenin belirli örgütlenme biçimlerine de karşılık geldiğini savunmuşlardır. Bu yaklaşıma göre, farklı zihinsel işleyiş tarzları birinci veya ikinci topografya çerçevesinde tanımlanabilir ve böylece metapsikolojik anlatım klinik uygulamayla sıkı sıkıya bağlantılı kalır. (RENE´ ROUSSILLON)

Kaynak:

Macmillan Reference USA. (2005). Topographical point of view. İçinde International dictionary of psychoanalysis (1. baskı, s. 1760).

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir